Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu
Taksirle öldürme suçunda, kasten öldürmeden farklı olarak, failde ölüm neticesine yönelik doğrudan veya olası kast bulunmamaktadır. Fail, burada objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi nedeniyle öngörülebilir ve önlenebilir ölüm neticesini öngörmediği için, gerçekleşen ölüm neticesinden dolayı sorumlu tutulmaktadır. Bu yazımızda taksirle öldürme suçuna ilişkin genel bilgiler paylaşılmış olup, hukuki uyuşmazlığınıza ilişkin detaylı bilgi için iletişim bölümündeki bilgilerden Çapa Hukuk Bürosu’na ulaşabilirsiniz.
Taksir Ne Demektir?
Sözlük anlamı itibariyle taksir; kısaltma, bir işi eksik yapma, kusur etme manasına gelen taksir ceza kanununda tarif edilmiştir. TCK M.22/2 uyarınca; “Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.”
Taksirle Öldürme Suçu (TCK 85)
“Taksirle öldürme” başlığını taşıyan TCK M.85 uyarınca;
“(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
“(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yararlanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan on beş yıla kadar cezalandırılır.”
Trafik Kazası ve Taksirle Öldürme
Dikkat ve özen yükümlülüğünün içeriğinin belirlenmesinde güven ilkesine dayanılmaktadır. Güven ilkesi, özellikle trafikte önemli bir rol oynamaktadır. Buna göre, trafik kurallarına uygun hareket eden kişi, diğer kişilerin de dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun hareket ettiğine güvenmek durumundadır. Bunun dayanağını, esas itibariyle, herkesin kendi davranışından dolayı sorumlu tutulacağı kuralı oluşturmaktadır. Yargıtay; hız sınırının aşılması suretiyle trafik kazasına sebebiyet verildiği durumlarda, bilinçli taksir hükümlerini uygulamamaktadır. Alkollü araç kullanma durumunda ise, yeni kararlarına, 1.00 promil sınırının aşılması durumunda bilinçli taksire başvurmaktadır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 28691/11610 ve 29.04.2013 tarihli kararına göre;
“Sanığın saat 19.45’de idaresindeki motosikletle, çift yönlü yolda seyri sırasında, yol içinde yaya vaziyette bulunan yaşı küçük mağdura çarptığı, mağdurun vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı olayda; sanık hakkında düzenlenen adli rapora ve alkolmetre sonucuna göre saat 21:35’de 67 promil alkollü olduğu, vücuttaki alkol seviyesinin geçen her 1 saatte 15 promil azalacağı dikkate alındığında, sanığın olay esnasında yaklaşık 94 promil alkollü olacağı, 100 promilin üzerine çıkıldığında güvenli sürüş yeteneğini kaybettiğine ilişkin, dosya içeriğine başkaca bilgi belge yansımadığı, salt ehliyetsiz araç kullanmanın tek başına bilinçli taksirin koşullarını oluşturmayacağı, dolayısıyla bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığı”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 12696/7562 ve 19.03.2012 tarihli kararına göre;
Keza, salt sürücü belgesiz araç kullanmak da bilinçli taksir kapsamında değerlendirilmemektedir. “Suç tarihinde 14 yaşında olup ehliyeti bulunmayan sanığın, yola çıkan koyunu görünce panikleyip koyuna ve arkasından gelen şahsa çarparak ölümüne neden olduğu, Cumhuriyet savcılığında, daha önce 3-4 kez araç kullandığını, yolun boş olacağı düşüncesiyle sabah erken saatte aracı alıp kullandığı şeklindeki beyanının mahkemece bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulünde esas alındığı anlaşılmakla, sanığın sadece ehliyetsiz ve tecrübesiz araç kullanmasından ibaret eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığı”
Buna karşılık, son kararlarda, kırmızı ışık ihlali nedeniyle meydana gelen ölüm veya yaralanma olaylarında bilinçli taksire başvurulduğu belirtilmektedir. Hatalı sollama durumunda da aynı yaklaşımın sergilendiği ifade edilmektedir. Örneğin; ikisi de kusurlu olan iki otomobil sürücüsünün çarpışması neticesinde bunlardan birinin aracında bulunan bir yolcu hayatını kaybetse, her bir sürücü TCK M.85’in faili olacak ve kendi kusur durumuna göre cezası tayin edilecektir.
TCK M. 22/3; bilinçli taksiri, taksirle işlenen tüm suçlarda cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren bir neden olarak düzenlemiştir. TCK M.22/3 bilinçli taksiri; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşılık, neticenin meydana gelmesi” olarak tanımlamaktadır. Buna göre eğer fail suç tipinin gerçekleşeceğini mümkün görmüş, ancak yükümlülüğüne aykırı olarak bunun gerçekleşmeyeceğine güvenmiş ise bilinçli taksirden söz edilir.
İş Kazası ve Taksirle Öldürme
İşveren işçiye karşı gözetme yükümlülüğüne tabidir. İşveren, işçinin o iş yerinde çalışmasından kaynaklı olarak karşılaşabileceği, meydana gelebilecek olan tehlikelerden ve zararlardan işverenin işçiyi koruması, gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Bu sebeple işveren, öncelikli olarak iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almalıdır. Alınan bu önlemlerle alakalı işçiyi bilgilendirmeli, gerekli eğitimleri vermeli ve ekipmanları sağlamalıdır. Eğitim ve ekipmanlar ile birlikte işçinin bu önlemlere uyduğunu da gözlemlemek ve uymasını sağlamakla yükümlüdür.
İş kazası sebebiyle ölümde işverenin taksiri olup olmadığı araştırılacaktır. İşverenin ihmali eylemleri neticesinde işçinin iş kazası geçirmesi ve bunun neticelenmesi gerekmektedir. Burada önem arz eden işverenin ihmali hareketinin olması ve ölüme bu ihmalin neden olmasıdır. İşverenin ihmalinden söz edilemeyecekse cezai bir sorumluluğu da doğmayacaktır.
Öğretide de iş kazaları örnek gösterilerek, işyerlerinde gerçekleşen kazalarının büyük çoğunluğunun işverenler tarafından öngörülebilecek düzeyde olmaları nedeniyle işverenin, sorumluğunun bilinçli taksir olabileceği görüşüne karşılık, işverenin bu kuralları ihlali sonucunda bir iş kazasının meydana gelmesi olayında, işverenin bu kurallara uymamasının sonucunda bir iş kazası meydana gelebileceğini öngörmesi, ancak yeteneğine güvenerek bunun olmayacağına inanması şeklinde, bilinçli taksir yapısını buraya uygulamak pek mümkün değildir. Bilinçli taksir bakımından neticeyi öngörebilmek, bilmek tek başına yetmemekte, ayrıca yeteneğine güvenerek veya diğer bazı ek şartlar altında neticeye sebebiyet vermek gerekmektedir.
Doktor Hatası ve Taksirle Öldürme
TCK M.22/2’de; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” biçiminde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, taksirli sorumluluk için öncelikle failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmış, ikinci olarak da öngörülebilir neticenin fail tarafından öngörülmemiş olması gerekir. Taksirin mevcudiyeti için ihlal edilmesi gereken objektif özen yükümlülüğü toplumsal gelişim sürecine bağlı olarak sürekli değişim göstermektedir.
Tipikliğin yazılı olmayan bir unsurunu oluşturan dikkat ve özen yükümlülüğü “objektif” ölçülere göre belirleneceğinden, ortalama bir insanın failin yerinde olsaydı, ölüm neticesinden kaçınabilmek için nasıl hareket edeceğine bakılmalıdır. Her ne kadar dikkat ve özen yükümlülüğüne ortalama bir insan esas alınmakta ise de; eğer fail ortalamanın üzerinde bir bilgiye sahipse, ölüm neticesini önlemek için bu özel bilgi ve yeteneklerini de kullanmak zorundadır.
Hekimlik mesleğinde, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun hareket edip etmediği konusunda özel bilgisi ve yetenekleri de göz önünde bulundurulur. Öte yandan, failin kişisel eğitim ve kültür düzeyi önemli olduğu gibi; Yargıtay tarafından failin yaşadığı yer, yaşam tarzı ve sosyal çevre de dikkate alınmalıdır. Örneğin; doktorun yanlış bir işlem yapması sebebiyle hasta ölürse, doktor bakımından taksirle öldürme suçu oluşacaktır.
Taksirle Öldürme Suçunun Cezası
TCK M. 22/4’te; “taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.” denilmekte ise de; kusurun az olması, yalnızca alt ve üst sınırlar arasında cezanın belirlenmesi bakımından göz önünde bulundurulacak, buna karşılık kusur ne kadar az olursa olsun, alt sınır olan 2 yılın altına inilemeyecektir. Kusurun azlığı gerekçe gösterilerek alt sınırın altına inerek artık ceza verilemese de, cezanın alt ve üst sınırlar arasında tayini açısından elbette kusurun yoğunluğu önemlidir. Özellikle TCK M.85/2’deki ceza makasının çok geniş olduğu (2-15 yıl) olduğu düşünüldüğünde kusurun derecesi önemli bir ölçüt olacaktır.
Taksirin Unsurları
- Taksirin cezalandırılacağı konusunda kanunda bir hüküm
Taksirin en önemli şartlarından birisi, taksirle işlenen fiilin cezalandırılacağına ilişkin bir hükmün bulunmasıdır. Bu şart, taksirin kasta nazaran istisnai bir özellik taşımasının sonucudur. Nitekim TCK M.22/1’de taksirli bir fiilin cezalandırılabilmesi için kanunda buna ilişkin açık bir hüküm bulunmasına gereğine işaret edilmiştir. Taksirli hareketi açıkça cezalandıran bir hüküm bulunmadıkça, taksirin cezalandırılması imkansızdır.
- Dikkat ve özen görevinin yerine getirilmemesi
Kanun veya müşterek tecrübenin sonucu olarak kendisine toplum tarafından yüklenen dikkat ve ihtimam vazifesini ihlal eden ve zararlı bir neticeye sebep olan fert, sorumludur. Taksir zorunlu ve gerekli özenin gösterilmemesi sebebiyle, öngörülmesi mümkün olan neticenin öngörülmemesidir. Taksirin cezalandırılma sebebi, failin neticeyi öngörmesi mümkün iken, özen vazifesine aykırı olarak, bu neticeyi öngörmemiş olması esasına dayanır.
- Hareketin bilerek ve isteyerek yapılması
Failin neticeyi meydana getiren hareketi bilerek ve isteyerek yapması önemli bir şarttır. Neticeyi istemeyen bir kimseyi sorumlu tutabilmek için özen görevini yerine getirmemesinin dışında, hareketinin de iradi olması şartını aramak gerekir. Dolayısıyla hareketi iradi olmayan bir kimseyi sorumlu tutmak düşünülemez.
- Neticenin öngörülebilir olması
Failin öngörülebilir bir neticeyi öngörmesi gerekirken bunu yapmaması, toplumun kendisini kınamasının sebebidir. Her ne kadar failin iradesi ile netice arasında psikolojik bir bağ kurulamasa da, yani netice fail tarafından istenmemiş ise de neticenin öngörülmemesi “normatif bir kusur şekli olarak faile yüklenebilmektedir.”
- Failin neticeyi istememiş olması
Failin bilerek ve isteyerek yaptığı hareketten doğan hukuka aykırı neticeyi istememiş olması gerekir. Neticenin istenmemesi ile neticenin öngörülmüş olması birbirinden farklı hususlardır. Netice somut olayda öngörülmüş olmasına rağmen, istenmemiş olabilir. Örneğin, bir okuldan öğrencilerin çıktığını gören sürücünün, hızlı gitmesi halinde çocuklardan birine çarpabileceğini öngörmesi mümkündür. Ancak buna rağmen hızlı gitmesi, onlardan birine çarpmayı istediği manasına gelmez. Fakat bu halde bilinçli taksirdir.
- Hareket ile netice arasında nedensellik bulunması
Taksirle öldürme suçunun oluşması için hareket ile netice arasında bir nedensellik bağının varlığının bulunması gerekir.
Taksirle Öldürme Suçunda Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Taksirle öldürme suçu şikayete tabi değildir. Taksirle öldürme suçu savcılık tarafından re’sen 15 yıllık dava zamanaşımı süresi içerisinde soruşturulacak olup, kamu davası olması sebebiyle de şikayetten vazgeçme açılacak kamu davasını düşürmeyecektir.
Taksirle Öldürme Suçunda Yetkili ve Görevli Mahkeme
Taksirle öldürme suçunda yetkili mahkeme; taksirli hareketin yapıldığı yer mahkemesidir. Taksirle öldürme suçunda görevli mahkeme; TCK M.85/1 kapsamında kalıyorsa Asliye Ceza Mahkemesi TCK M:85/2 kapsamında ise Ağır Ceza Mahkemesi’dir.
Taksirle Öldürme Suçunda HAGB ve Para Cezası
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmasını ifade eder (CMK 231/5). Burada da farklı bir tür erteleme, başka bir ifadeyle ceza kanunundaki ertelemeye nazaran daha lehe sonuçlar doğuran bir durum söz konusudur. Taksirle öldürme suçunda ceza miktarının 2 yıl veya daha az olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulanması mümkündür.
Taksirle öldürme suçunda mağdurun uğradığı herhangi bir maddi zarar var ise HAGB kararının uygulanması için maddi kaybın karşılanması gerekmektedir. Bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunda ise HAGB kararının uygulanması mümkün değildir. Taksirle öldürme suçunda adli para cezasının uygulanması mümkündür. Ceza miktarının alt sınır veya üst sınır ile tayin edilmesi adli para cezasının uygulanması bakımından belirleyici değildir. Bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunda ise adli para cezasının gündeme gelmesi söz konusu değildir.
Bilinçli Taksir ile Basit Taksir Arasındaki Fark Nedir?
Eğer fail, neticeyi öngörmüş işe bilinçli taksirden; öngörmemiş ise basit taksirden söz edilir. Bilinçli taksirde; fail, normalde öngörülebilir neticeyi, somut olayda da öngörmüş, buna rağmen her ne kadar öngördüğü neticeyi istemese de yine de hareketi yapmıştır. Basit taksirde; fail normalde öngörülebilir neticeyi, somut olayda öngörmemiştir.
Örneğin; tabancayı boş zannederek tetiğini çeken kimse, bir kişinin ölümüne neden olursa, öngörülebilecek neticeyi öngörmemiştir > Basit Taksir.
Örneğin; dolu bir tabancayı ustalığına güvenerek ateşleyen kimse, her ne kadar neticeyi istememiş ise de neticeyi öngörmüş ve somut olayda gerçekleşmeyeceğine inanmaktadır > Bilinçli Taksir.
Taksirle Öldürme Suçunda Cezaya Hükmedilmeyen Haller Var Mıdır?
TCK M.22/6, tüm taksirli suçlar ve taksirle öldürme suçu bakımından bir cezasızlık nedenine yer vermektedir. Getirilen düzenlemenin amacı, yakının ölümüne yol açan taksirli bir davranışın failde meydana getirdiği üzüntü ve ızdırabın, faili cezalandırmak suretiyle daha da artmasını önlemektir.
TCK M.22/6 uyarınca; “taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.”
Bu hükmün uygulanması bakımından dikkat edilmesi gereken ilk husus, neticenin failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmasıdır. Yargıtay’a göre, bu koşul şu şekilde anlaşılmalıdır; “failin taksirli hareketiyle neden olduğu netice hem kendisine acı ve ızdırap vermeli, hem de cezalandırılmasına karar verilmesi kendisi ve ailesi bakımından artık bir cezaya hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyete yol açmalıdır.”
Taksirle Öldürme Suçu Şikayete Bağlı Mıdır?
Taksirle öldürme suçu şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir, ihbar edilmesi veya öğrenilmesi üzerine savcılık tarafından re’sen soruşturulur.